2.17.2010

Aşk Hezeyanı

Sevgilim;
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Götüm dümdüz oldu.
Aylardır hep aşkımızı düşündüm.
Sen ve ben, yıldızlara uzanır gibiydik...
O kadar yer ettin ki içimde,
Sen bendin,
Ben sendim...
Değerimi asla bilemedin.
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Sana layık olmayan bu minimal şiiri yazdım.
Çok sikten oldu sevgilim gerçekten.
Ah sevgilim sikten, gerçekten...
Hani bana ayak yapıyorsun,
Bin bir hile,
Madrabazlık,
Şarlatanlık ediyorsun sevgilim.
Katakullilerin sana beni kaybettirecek.
Ben çok milyarder birisi olacağım.
Azimliyim,
Gayretliyim,
Her delikte isabetliyim,
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Acayip forslu bir adam olursam,
Senin dünyan yıkılır gülyüzlüm.
Ah gül, oh yüz sevgilim.
Gerçekten sevgilim...
Gün gelecek alacağım hem arabayı hem evi,
Sana ise çekeceğim en kallavi ssssiktirimi.

Nisan 2009

2.14.2010

Kahve Sevdamız

Temsili Resim


Bugün okulda bir kurnazlık yaptım.
Kendimle iftahar ederek makineye yanaştım.
Nihayet çıkacaktı cebimden YTL'ler,
Hem de karşılığını alacak, net bir kâr edecektim.

Neyse arkadaş, yanaştım kahve makinasına,
Çıkardım baktım, eski Yeni Türk Lirasına,
Bizim elemanları topladım, "gelin, kahve içecez diye"
Yedirdim YTL'leri doyurduk kahvenin tadına.

Gel gelelim elimde bitti devrik lider,
Attım elimi cebime Yeni Normal TL'ler,
Başka yolu yoktu, Harcayacaktık onu.
Soğumadan yetişeyim, biraderlerin kahveler.

Attım Yeni Normal TL'yi, itinayla makineye,
Ne ses var ne seda, bizim "normal" düşmedi bile.
Kredi mredi göstermedi, Yeni Normal boşa gitti.
Nihayette hakkım yendi, palazlandım ibneye.

"PAT PAT" parmağımla vurdum para haznesine,
Güpegündüz yalan olduk, beleş kahve sevgisine.
Bir kaç küçük tekmecik, yandan biraz dürtmeler,
Tık yok gavur icadında, cinlerim çıktı tepeme.

"Sikerim lan ha seni" deyip kafayı gömdüm ön panele,
Panelini kunelini indiridim, vereceği bir kahveye.
Ben bu işin kahvesinde değilim bilemedi arkadaş,
Bilmiyor ki; gelemiyorum hakkımın yenilmesine.

Beni böyle sinirli görünce arkadaşlar,
Sorgusuz sualsiz, makineye daldılar.
Tokatlar, tekmeler ardıardına düşüyor.
Anasını siktik makinanın.

2.12.2010

"Bakkal" deyip geçme, bir gün kıyağı olacaktır.


Bu alemde her daim on numara kılas ve delikanlı takılıyoruz. Soracak olursanız delikanlılığın bu piyasalarda hiç bir türlü ekmeği yok. Çünkü dünya ibnelik dünyası, naiflik dünyası, enteresanlıklara ilginçliklere müsaitlik dünyası. Kendisine yapılan haksızlıklara "utandırarak" cevap verebileceğini düşünenlerin dünyası. Sizinde bildiğiniz gibi böyle bir olay çok naylon duruyor. Karı yemek için bilgili gibi takılmaya, entel duruşa birşey söylemiyorum. Tabii ki kovalayacaklar, her türlü taklayı, mum duruşunu yapacaklar. Ama balta olduğum bir durum varsa o da; bu kumpasları kişilikleştirmek.

Ya arkadaş, sen bir kere, Dudullu minibüsünün hava filtresiyle aynı oksijeni kullanıyorsan, öyle triplere girmeyeceksin. Valla üzgünüz ama ülkemizden ancak, Orhan Pamuk çıkabiliyor. Öyle de çıkacaksanız, çıkmayın. Karı yemek için kurduğunuz dünyada yanlışlıkla kendinizi tavlıyor, tam gaz inanıyorsunuz.

Kendine bir sabah ekmek süt almaya gittiğinizde şunu sorsanız farkedeceksiniz; "Yahu ben bu bakkaldan ara ara 10 yıldır alışveriş yapıyorum, Acaba hakkımda ne düşünüyor?" O bakkalın muhtemelen umr-u dünyasında değilsinizdir. Ama desen ki; "Berkecan nasıl eleman?", diyecektir ki; "Enver Ağabey'in oğlu mu?". İşte sizin dipsiz kuyularınız, akıntılarınız burda başlar. Alt tarafı Enver'in oğlu olmak ne kadar sikko değil mi? Bir anda okunan felsefik, sosyolojik satırlar, entryler bok oldu gitti. Enver dayı, Alnının akıyla ekmeğine koşarken, can evladı, ibne gibi şekil şükül oluyor, çiçekli böcekli döğme yaptırıyor, bardak götü gibi sakal bırakıyor, küpe üstüne küpe takıyor, ibne savunuyor, hak savunuyor. İşte o bakkal burdan yola çıkarak belki size komünist diyecek, Allah düşmanı diyecek. Yoktan yere sosyal statüden olacaksınız. Bir gün dayak yeseniz, o bakkal elinde bıçakla, kasap satırla, berber makasla çıkmayacak. Çünkü Enver Dayının hatrı asla Allahtan büyük olamayacak.

O yüzden arkadaşlar, günümüz İstanbul'unda hala Guns n' Roses ile Led Zeppelin ile karı yenebiliyorken, yüzeysel davranın. Boş zamanlarınızda, halı sahalara, nargilelere gidin, pes atın.

2.07.2010

Kadınların Yalan Futbol Tutkusu.


Artık kadınlar ofsaytıda biliyor.
Özellikle bunlar, hasta Fenerli oluyor.
Bu tarz bayanlar, beni yoruyor,
Kızlar! İp, seksek bitti de,
Şimdi Futbol ne oluyor?

Başladı maçlara gitmeler,
Forma üstüne allık pulluk, memeler.
Çok umrunuzda sanki gol yemeler.
Kızlar! ugg, chanel tükendi de,
Şimdi Futbol ne oluyor?



2.06.2010

Şimdi Siktim Belanı

İntikam denen montu giydim üzerime,
Hissiyatın ayazında çektim fermuarını.
Sakallarım sıkıştı fermuarın en tepesine.
Ya kan kusarken göreceksin canını sıkanı,
Ya da feda edeceksin bir tutam sakalını.



2.02.2010

Ağlayan Erkeğin Yalan Dünyası

Arkadaşlar şimdiye kadar bir yerlere sürekli şiğirsel dokundurdum. Şayet bu hususta ne tunç ne tam yarım ne inli cinli kafiye kuramıyorum.

Ağlayan adam ne kadar sevimlidir değil mi kızlar? O aslan gibi yüreğinin zincirlere vurulması yüzünden, kendisini frenlediği, insanları üzmemek için kendilerini yıpratırlar. Değil mi? Duygu yoğunluğu ile salya sümük bunları yazarlar taptaze şekilde. Sizde okur, aslında onun ne kadar kocaman yürekli, ağlayacak kadar kendisiyle barışık olduğunu hatırlarsınız. Dünyanın ve hayatın o kıllı omuzlarına fazlasıyla yüklediği yükü düşünürsünüz. Sonra Stv'de "Hanfendi neden kaçıyorsunuz?" diye koşturan yalan haber ekibine inanan 50 yaş üstü kadından farkınız olur ama.
Şimdi denirse ki, "sen hiç ağlamadın mı?" diye; tabii ki ağladım. Hatta sayayım. Bir kere 9 yaşında Çanakkale Dardanel Sami Yen'de Galatasaray'ımı 2-1 yenmişti o zaman ağlamıştım. Sonra İlkokul mezuniyetinde sevdiğim kız ağlıyor diye ağlamıştım, öğretmenimizden ve arkadaşlarımızdan ayrılıyoruz ayağına. En son da işte dedem öldüğünde ağlamıştım.
Gördüğünüz gibi ikinci sebebimde gayet açık ve net bir şekilde ağlamayı araç olarak kullanmışım. Zaten ağlamanın, gözyaşının başlıca kullanıldığı yer bu gibi durumlardır. Çünkü gözyaşının, hele bir erkeğin gözyaşlarıysa yaptırım gücü büyüktür. 11 yaşındayken bile yarım yalpa aklımla şu ağlamanın ekmeğini yemeyi düşünmüşken, siz hala kılları sırtına kazak, koluna apolet olmuş heriflerin ağlamalarına pay veriyor, onları kılas buluyorsunuz.
Ağlayacaksan bile siktir git kenarda köşede ağla, akşam ağla, yastığa ağla, yorgana ağla. Maksatlı olmasa ne diye bloglara ağlasın pezevenk?
Yarın öbür gün bu adamlarla evleneceksiniz belki. Ve karşınızdaki duygu çuvalı, bir anda umarsızın allahına dönüşecek, "bana ne" diyecek. O zaman "yok mu aklımızı siken?" diye haykırırsınız camdan pencereden.