Uzun süredir yakınlarıma Metrobüs Savaşları isimli bir yazı dizisine başlayacağımdan söz ediyordum. Evet, zamanı geldi. Özellikle dün sevdiğim bir insanın metrobüs sıkıntılarını bana anlatması üzerine iyice hiddetlendim, başlıyorum.
***
Bilenler bilir ben Erenköy'de ikamet ediyorum. Dünyanın en güzel, en sakin semti. Küçükken bir metropol olarak gördüğüm Erenköy, şu an bir emekli muhiti.
Her sabah 5:30'da yataktan kalkıyor, okula gitmek üzere giyiniyor, saçı başı yapıyor, diş fırçalıyor ve yola koyuluyorum. Genelde 6:07 treni ile metrobüse geçiyorum.
Şimdi metrobüs o kadar güzel bir olay ki, Edirnekapı'da inmeniz gerekse bile bazen Avcılar'a kadar gitmek geliyor içinizden. Çünkü 1,5 TL gibi komik bir ücreti var. Arabayla gitseniz, gidiş dönüş olarak 30 TL'ye yakın bir benzin yakacaksınızdır ortalama bir binek araçla. Gel gelelim çok güzel bir imkan, ultra bir ulaşım. Fakat fırsat içerisinden fırsat çıkarıyor, Metrobüsü dahi çıkarlar matruşkasına çevirebiliyoruz milletçe.
Günümüzde metrobüs, vicdanın son bulduğu birkaç yerden birisi. Özellike bayanlara sesleniyorum, Eğer ki küpeştenizi seviyorsanız saat 6:30 dan sonra ara duraklardan metrobüsü aman aman tercih etmeyin. 112'ye binin, 202'ye binin. Ama metrobüsü boşverin. Çünkü içerisi bir muharebe alanı, egoların tavan yaptığı bir güzergah. Mahşer yeri. Kul hakkının bile giremediği bir sosyal hizmet zinciri.
Söğütlüçeşme ise benim için bu serüvenin başlangıç noktası. Gökyüzü mora çalarken burada bekliyor ve genelde yolculuk öncesi son sigaramı yakıyor oluyorum. İşte tam bu nokta da, diğer vasıtalardan inenlerin akbil seslerini duymamla, bir sonraki metrobüste cam kenarına oturmak için önden 3. kapıya konuşlanıyorum. Çünkü benim gibi "orta derece vicdanlı"lar için oldukça ideal bir konum. Eğer ki, yaşlıya, sakata dayanamıyorsanız aman diyeyim, önünde boşluk olan koltukara oturmayın. Yalan olursunuz. Mümkünse ters gidin ve "asırlık"larla göz göze gelmemeye çalışın. Eğer müzik dinleyerek yolculuk yapıyorsanız, sakın "en arkaya oturayım" da demeyin ayrıca. Çünkü, dünyanın en kaliteli kulaklığına dahi sahip olsanız, "TOR TOR" sesi altında ezilecektir. Ha bundan yanla müzikten feragat edecekseniz ve benim gibi orta derece vicdanlı iseniz, motorun yanındaki EN YÜKSEK koltuk ortalığa hakim olmanızı sağlayacaktır kardeşlerim. ;)
Söğütlüçeşme'den binenler her zaman Avcılar'dan binenlerden daha elittir. Şopar dağılımı oldukça düşüktür. Ve eski İstanbul kültüründen mi diyeyim artık, insanlar bir nebzede olsa birbirlerine saygı çerçevesinde davranabiliyorlar. Hoş yinede burada esas olan oturmak. İlk duraktan binmek, belki çok küçük bir ihtimal Fikirtepe'den binip yer bulmak. Ama Fikirtepe söz konusu altını çizerim.
Şimdi Söğütlüçeşme'den huzurlu bir yolculuk için bir kaç püf noktası vereceğim arkadaşlar;
Sağlam Duruş:
Dediğim gibi mevzilenme olayını iyi ayarlamanız gerekiyor. İstasyona girdiğiniz gibi ilk hareket eden metrobüste inatçı olursanız büyük ihtimal ayakta bir yolculuk sizi bekleyecektir. Bu yüzden sakin fakat seri olmak lazım. Bu aşamada kendinize Buz Adam lakaplı Ergün Penbe'yi örnek almanız gayet işinize yarayacaktır. Bu metrobüsün gitmesini bekleyin, içeriye hınca hınç doluşanları izleyin. Fakat sakın ha sakın "Binmek isteyenler rahat binsin diye kapı ağzından çekilmeyin, mevzinizi bozmayın. Aksi takdirde daha fazla beklersiniz. Topuklarınız sarı çizginin bittiği noktada olsun. Eğer boyunuz uzunsa metrobüs geçerken kafanızı dikiz aynasından koruyun. Bir sonraki metrobüste hizalandığınız yerden rahatlıkla istediğiniz yere oturabilirsiniz. Yeter ki vücut çalımlarını yemeyin, kendinizi dirseklerden koruyun.
Göz Teması:
Söğütlüçeşme'nin ve bu civardaki Feneryolu olsun Kızıltoprak olsun, "yaşlı ve muhtaç" muhiti olduğunu unutmayın. Sağlam duruşu uygulamış olabilirsiniz ama bu tek başına yetmez. Olabildiğince göz temasında bulunmayın varsa kulaklığınızı takın müzik dinlemeseniz bile. Vicdanınız rahat olsa bile ahlaksız, görgüsüz olarak fişlenmeniz işten bile olmaz. Çünkü burası ihtiyar muhiti. Sonra o tatlı, bereli ve terbiyeli kızla kesişmenizde kendinizi zorlara sokmuş olursunuz.
Söğütlüçeşme'den binenler her zaman Avcılar'dan binenlerden daha elittir. Şopar dağılımı oldukça düşüktür. Ve eski İstanbul kültüründen mi diyeyim artık, insanlar bir nebzede olsa birbirlerine saygı çerçevesinde davranabiliyorlar. Hoş yinede burada esas olan oturmak. İlk duraktan binmek, belki çok küçük bir ihtimal Fikirtepe'den binip yer bulmak. Ama Fikirtepe söz konusu altını çizerim.
Şimdi Söğütlüçeşme'den huzurlu bir yolculuk için bir kaç püf noktası vereceğim arkadaşlar;
Sağlam Duruş:
Dediğim gibi mevzilenme olayını iyi ayarlamanız gerekiyor. İstasyona girdiğiniz gibi ilk hareket eden metrobüste inatçı olursanız büyük ihtimal ayakta bir yolculuk sizi bekleyecektir. Bu yüzden sakin fakat seri olmak lazım. Bu aşamada kendinize Buz Adam lakaplı Ergün Penbe'yi örnek almanız gayet işinize yarayacaktır. Bu metrobüsün gitmesini bekleyin, içeriye hınca hınç doluşanları izleyin. Fakat sakın ha sakın "Binmek isteyenler rahat binsin diye kapı ağzından çekilmeyin, mevzinizi bozmayın. Aksi takdirde daha fazla beklersiniz. Topuklarınız sarı çizginin bittiği noktada olsun. Eğer boyunuz uzunsa metrobüs geçerken kafanızı dikiz aynasından koruyun. Bir sonraki metrobüste hizalandığınız yerden rahatlıkla istediğiniz yere oturabilirsiniz. Yeter ki vücut çalımlarını yemeyin, kendinizi dirseklerden koruyun.
Göz Teması:
Söğütlüçeşme'nin ve bu civardaki Feneryolu olsun Kızıltoprak olsun, "yaşlı ve muhtaç" muhiti olduğunu unutmayın. Sağlam duruşu uygulamış olabilirsiniz ama bu tek başına yetmez. Olabildiğince göz temasında bulunmayın varsa kulaklığınızı takın müzik dinlemeseniz bile. Vicdanınız rahat olsa bile ahlaksız, görgüsüz olarak fişlenmeniz işten bile olmaz. Çünkü burası ihtiyar muhiti. Sonra o tatlı, bereli ve terbiyeli kızla kesişmenizde kendinizi zorlara sokmuş olursunuz.
Hak Savunmak:
Her ne kadar burası Söğütlüçeşme de olsa mutlaka sizin bir anlık boşluğunuzdan yararlanacaklar vardır. Kapıda atamadığı vücut çalımını koltuğun başında atmaya çalışacaklardır. Sakın yılmayın ve bereli kızı dahi düşünmeyin. Çünkü en sinir bozucu durum budur. Omuzlarınızı iyice açın ve perdeleme yapın. Eğer ki o ilk belirlediğiniz yere oturamazsanız hiç bir yere oturamazsınız ve dışarı çıkıp bir 10 - 12 dakika kaybetmiş olursunuz. Bu da İstanbul trafiğinde önemli bir süre aralığı.
Her ne kadar burası Söğütlüçeşme de olsa mutlaka sizin bir anlık boşluğunuzdan yararlanacaklar vardır. Kapıda atamadığı vücut çalımını koltuğun başında atmaya çalışacaklardır. Sakın yılmayın ve bereli kızı dahi düşünmeyin. Çünkü en sinir bozucu durum budur. Omuzlarınızı iyice açın ve perdeleme yapın. Eğer ki o ilk belirlediğiniz yere oturamazsanız hiç bir yere oturamazsınız ve dışarı çıkıp bir 10 - 12 dakika kaybetmiş olursunuz. Bu da İstanbul trafiğinde önemli bir süre aralığı.
Söğütlüçeşme ile ilgili anlatacaklarım bu kadar. Esas olan Mecidiyeköy'e , Fortçulara değineceğim bir sonraki yazımda. " Siz siz olun AYIK OLUN. "
2 yorum:
Ulan yarrağam, bu kadar iyi biliyorsan gel şubeye müdür yapayım seni.
Yorum Gönder