Şiğirsiz dokunuşlarıma yine devam ediyorum. Aslında ilk başta full şiir dayıyordum ama bilindiği üzere şiğirle anlaşılmak zor. Şiğir yazmak da başlı başına bir ego tatmini zaten anasını sikeyim. Ne demek yani; "amk evladı bak, sen benim kadar kelime bilmiyorsun, benim gibi sıraya koyamıyorsun, konuştuğun dilin madrabazlığını ben yapıyorum." Tam olarak bu. Okuyan şağir arkadaşlar varsa, (Bedri Rahmiciğim seni tenzih ederim, çatal karam) darılmaca gücenmece olmasın. Ulan ben bile, "Kuzgunlu Market açılışı" temalı şiğirimi ilginç hale getirmek üzere, "-den beri" yerine "mütevellit"i kullanıyorum. Gerçi, hoş "-den beri" desem okumayacak, retyimi düşürecek budaklama varsa yol verdim gitti.
Ayrıca bilen de bilir, zerre kadar giriş-gelişme-sonuç trafiğine takılmam. Geleyim hemen kapak konusuna.
İnsan sevme hikayesi dediğimden, "değmeli, sarılmalı, dokunmalı" sevme hikayesi anlatacağım çıkarımını yapan varsa Facebookta hemen Zeki Demirkubuz fan'ı olsun, onu takip etsin, benim sayfamda şişme yapmasın.
İnsan sevmek dediğim, dertli gibi manita mevzusuna vuracağım dem, dostun kazığına oturmaktan dolayı allahına isyan değil. İnsan sevmek durumunun hikaye oluşu. Günümüzde Deniz Feneri gibi garip gurebadan nemalanan bir topluluk varken kimse "Ben Mustafa'nın hastasıyım, Ziya'ya deliriyorum." gibi lololo yapmasın. Yalan, dümen. Nedir bu Deniz Feneri denen yavuşaklığın esası? Evsizi evlendirmek, köysüzü köylendirmek, tel dolapsızı, buzdolaplanıdrmak değil mi? He, evet. Peki bir program daha yapılıyor Deniz Feneri'nin peşine, onu da sabahları izliyoruz. Reyaliti şov sikliği deniyor ona da. Deniz Fenerinden parayı bulan, mala vuran IQ'su ayakkabı numarasını geçmeyen hırtlambalar, adeta sevgi sellerinde kolluksuz kalan bu yarağamlar, mutluluktan tembel oluyor, götü yağda siki balda karısını döğme döğüyor. Ne oldu? Sevgi, kendisine bir reklam cingılı bile hazırlatmaktan aciz Fılaş Tv'ye, aranan kanı halen Latif Doğan zanneden Kanal 7'ye yaradı. Velhasıl-ı kelam, sevgi tembelleştirir, mutsuzlaştırır diyebiliriz.
Bağlayayım inceden, insan sevmek denen dalgametre sadece manital mevzularda
olabiliyor. Bunun dışında sürekli amansız bir yarış var. Bir kişi sizden bir tık üstte
olsa, vay babam diye dünyaları bitiriyorsunuz çoğu zaman. Şimdi kimse bana
"o seninlen alakalı." manevrasıyla hafsalamın es virajında patinaj koymasın.
Hepimizlen alakalı. Ulan bir kere akıl var mantık var; bir dışarı çıkacaz, ne bileyim
kızla bulşulacak, hemen klas gibi ütülü pantollar, gömlekler. (insanın tarz tikiliğine
göre kıstas değişebilir.) Değil mi? Gayet tabii öyle. Madem insan seviyordun,
madem kız da seni insan diye seviyordu, buradan iki tip sonuç çıkar;
Genel olarak insan sevme safsatası:
Yahu agam be, madem çok seviyordun insanları, giymeyeydin pantolları,
gömlekleri. Çekeydin en rahat tumanını sigara koka koka gitseydin karının yanına?
Ne oldu? Kendi çıtanı yükseltebildiğin kadar yükseltmeye baktın. Ne kadar fazla
adamı ekarte edersen o kadar karda bildin kendini. Resmen onca sapın senin kızın
üzerinde kurabileceği etki alanını daralttın onlara, günah ettin, üzdün, belki de
ağlattın garipleri. Şike yaptın.
Bir insanı insan olduğu için sevme sikkoluğu:
Bu da örnekte kızın durumudur ki, dünyanın en büyük yalanıdır. Bu dallamayı,
seni yukarda hissettirdiği, yanına yakıştığı bilgi tecrübe bakımından ezebildiği için
tutmak istiyorsun. Çünkü senin açığını rahatlıkla bulabilecek en yakın lavuğu
am faktörünü araya sokarak etkisiz hale getiriyorsun. Burada sen de şike
yapıyorsun bacıto. Kendin olarak atamadığın çalımı, ver-kaç mantığıyla yanındaki
lavuk sayesinde atıyorsun. Buradan da çok rahat, insanın sikmeyeceği eşşeğin
önüne ot koymayacağı gerçeğini görüyoruz.
Yukarıda maddelediğim örnekleri, kızı lavuğun yerine, lavuğu da kızın yerine
koyarak da değiştirebilirsiniz agalar.
Hal böyle iken, herkes herkesi sevse, kimse kimseye kademe koymaz. Sevgi denen
ibinelik, tutup kolundan "samimiyet"i yanında getirmiyorsa, yağla, sıvazla gönder.
İnsan sevdiğinin iyiliğini ister. Öyle sikim gibi triplere girmez. Çıkarır yol parasını
ayırır, gerisini verir sevdiğine. Sevgi ayakları, ağır ayaklar desem yanlış olmam.
Son olarak şunu söyleyeyim; insan sevmek genel bir durum olsa, herkes birbirine
peşkeş çekse, kimse kimseye çalım atmasa, dövmese, parasını çalmasa, anasına
avradına sövmese. Bir allahın kulu, kalkıp da "Ay Armani giyeyim, van milyın
sıkayım, bemve'ye bineyim." demez. Nasılsa seviyorsun insan denen mevzuyu
sal gitsin anasını satayım, altına sıç, donuna işe, üçe aldığını üçe satacak
matematiğin olsun, iğneden iplik geçirecek kadar kafan çalışsın, gerisini koy git.
Allahın dağında erik mi bitti amına atlayayım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder