10.29.2011

Dudulludan aşşağı koşuyorum

Ellerim çatlamış soğuktan,
Bacaklarımı hissetmez olmuşum.
Verdiğim nefesi geri almak istemem,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Kırmızı başlıklı olan, kız değil burada,
Kurdu var, hele kürdü gırla,
Yurdum Toprağım iyi ki burası değil,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Burnumdaki atkıya sümük bulaşmış,
Bereyi alnıma siper eder olmuşum,
Soğuğundan ağzım laçkalaşmış,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Delik deşik asfaltı tepiyorum soluk soluk,
Betim benzim atmış, elimde kırmızı bir bidon,
4.33'den almışım mazotu oluk oluk,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Derde deva derler, refüj kenarından taban,
Bir sağa, bir sola alıyorum bidonu.
Kolu uzun, yeşil, içi kürklü üstümdeki kaban,
Dudulludan aşşağıya koşuyorum.

Sanayi mahallesini geçerce, doğuyor içime umut.
Dörtyoldan sağa mı, sola mı, bidon yana dönüyorum,
Bir kere geldiğim yolu hatırlasam, bin tevbeni yut,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Ayaklarım suyu çekmiş belimi ısırmış soğuk,
Elimde kırmızı bidon, acil durum bildiriyor.
İçim V8, bakışlarımsa donuk,
Dudulludan aşşağı koşuyorum.

Dizlerimin bağı çözük,
Ayaklarım çift çorap,
İçimde iç donu...
Yün atletle aram yok.

Geldim Dudulludan aşşağılara,
Burası da ayrı bir Dudullu...


Hiç yorum yok: