ÖNSÖZ
Gakkolar, bu maceramı artık paylaşma vakti gelmişti. Yeri gelince, episot episot gerek, çeptır çeptır, gerekse part part sizlerlen paylaşacağım. Okurken kanınız donacak, belki de heyecan kakanız gelecek. Çoluğa çocuğa okutup da, pisipisisini bozmayın. Bilgisayarınızdan yeğenlerinize KRALOYUN açarken, blogumun açık olmadığından emin olun. Yaradan sizinle olsun.
GEL Bİ' KONUŞCAZ - BÖLÜM I
Gözlerimi açtığımda depo gibi bir yerdeydim. Rahat on senesi vardı kullanılmıyordu. Çatısında güneş ışığından faydalanmak üzere doğu yönüne bakan üçgen pencereler vardı. Pencerelerin yerde oluşturduğu çizgi şeklindeki güneş yansımalarına bakarak saatin 12-1 civarı olduğunu söyleyebilirdim. Yattığım yerden doğrulmak istedim, belimdeki sinir sıkışmasıyla bu girişimimi 5 dakika kadar ertelemek durumunda kaldım. Kafamı kaldırıp etrafı iyice bir süzdüğümde derme çatma fakat hiç bir yerinden ışık sızdırmayacak şekilde sıkı sıkıya kapatılmış tahta bir kapı dikkatimi çekti. Zaten şimdilik gözüne çarpan başka bir çıkış kapısı da yoktu. Tekrar ayağa kalkmak için yeltendim. Becerdim. Ayağa kalkıp üstümün tozunu pasını elimle üstün körü silkeledim. Üzerimde arkadaştan çarptığım parlak taşlı beyaz tişört, altımda daha çok yaz aylarında yatarken giydiğim siyah penye şortum, benim olmayan biri kısa birisi uzun konç ve kırmızı Nike R10'larım vardı. Dizlerimin ikisi de saatler önce kanamayı kesmişti. Yaranın en pelte haliydi toprakla karışan. Ben kapıya doğru yürüdükçe acıyor, acıdıkça uyuşuyordu. Kapıya geldiğimde üzerinde herhangi bir kilit yoktu, kapının arkasından dalga sesleri geldiğini farkettim. Tam kapı koluna hamle yapacaktım ki kapının yanındaki kolonun hizasındaki aynadan tam anlamıyla feleğimin sikilmiş olduğunu gördüm. Kaşlarım patlamış, burnumdan rahat 2 litre kan akmış,yanaklarımsa kan çanağıydı. En çok canımı sıkan durum ise alnıma muhtemelen neşter yardımı ile atılmış birbirine paralel 3 yarık idi. "Kim yaptıysa nefesini sikeyim" diye iç geçirdim. Düşünürken istemsiz olarak kaşlarımı kaldırdığımdan, alnım kırışıyor ve yaralarım açılıyordu. Dayanılamaz bir acıydı. Bu yüzden düşünmeden hareket etmeliydim...
20 Kasım 2011
1 yorum:
Çıldırdın mı Yağız ya
Yorum Gönder