11.22.2011

Dev Hayat Hikayesi: Gel bi' konuşcaz - II

   Üşümeye başlamıştım. Üstümdeki halı saha konsepti yazlıktı. İhtimallerden birisi olan -kış uykusunda dayak yemiş olmam- otomaktikman rafa kaldırılmıştı. Üşümemin sebebi ise, rutubetli depo ortamından çok kaybettiğim kandı. Bir gram sıvası kalmamış tuğla duvarlara, avcumun içini yaslıyarak zaten buz kesmiş olan ellerimden daha sıcak olduğunu da onayladım. Az önce yattığım yere gittim, dizlerimi kırmadan usulca yere oturdum. Önümdeki yer yer donmuş çimento barındıran toprak zemini dikizledim bir müddet. Az önce aynada dişlerime bakmadığımı farketmiştim. Aslında en korktuğum kısım buydu. Ya dişlerim kırıldıysa? Düşmanımın karşısına bile çıkamayacak şekilde özgüvenimi yitirirdim. Korkarak sol elimin işaret parmağını ağzıma doğru götürdüm. Parmak ucum dudaklarıma destek veren üst ve alt dişlerimle bulumuştu. Tam olup olmadıklarını yokladım. Tamlardı. Köpek dişlerim, azı dişlerim. Onlar da tamdı. Gidene lanet etmekten daha cazip gelmişti o anlık dişlerimin sağlam olması. İçimden, "ulan" dedim, "hangi gerizekalının işiyse". Düşündükçe, kaşlarımı kaldırıyor, mimik yaparken, böyle bir durumda bile kendi sıhhatime en ufak bir jest yapamıyordum. Tişörtümü çıkardım. Arkadaştan geri getirmek üzere, 'dışarısı tişörtü' olarak üzerime geçirdiğim Absolut Joy marka, süper kalite taşlı tişört, şu an kendime dahi yapamadığım bir iyiliğe vesile olacaktı. Bel bölgesindeki teğelli yerinden dişlerimle küçük bir kesik attım. Bu kesikten var gücümle tişörte asıldığımda yaka kısmına kadar, amerikan bezi gibi yırtıldı. Yaka kısmını da çevresinden alarak çıkardım. Giydiğim müddetçe tırnaklarımda yerinden çıkarmaya çalıştığım minik taşlarda bir kayıp bile yoktu. Hepsi yerli yerindeydi. Tişörtü yatay şekilde 5 kez katladım. alnıma yavaşça değdirerek kafamın etrafında dolaştırdım. En uç küçük noktalardan düğümü attım. Artık kafamda, beyaz bir Ali Ece bandı vardı. Tek farkımız, benim 4 ay evvelinde kazıdığım, ve şu an olan saçlarımdı...

Hiç yorum yok: