12.14.2010

Bi gaza gelme amk.

Çok şey yaşamış gibi anlatma amk
Yok askerde terörist vurmuşsun amk
Yok bakkalda soyguncu dövmüşsün amk
Sabahtan akşama kadar anca sık amk

Çok kişiye tek kişi dalmışsın amk
Yok alınlarına sigara basmışsın amk
Yok kafalarında kiremit kırmışsın amk
Sabahlara kadar anca sık amk evladı

Çok badireler atlatmışsın amk
Yok bakireler patlatmışsın amk
Yok yolda gördüğün herkesi sikmişsin amk
Sabahtan akşama kadar anca sık amk

Bir kere sana araba çarpar gibi oldu.
Çarpmadı da işte çarpayazdı amk.
Sen badireler atlatmadın amk,
Bir kere badire gibi bişey atlattın amk.

11.26.2010

Metal Sevme Aşkım


Sevgilim, mademse hastasısın metalin,
Dinliyordunsa cidden Sleyır neyin,
Gel beraber rusa da gidelim,
Viziteyise aramızda bölüşelim.

Yani nasıl olurda seversin Ovırkil?
Testımınt ne tripap, çilavt da değil.
Gel beraber pite de girelim,
Yalnız sana vurana, ben dirseklen girerim.

11.20.2010

Göçmenlik Müessesesi


Uzun süredir keyfim yerinde, kimsenin götü de gönlü de umrumda değil. Zaten, bir ay içerisinde sadece 1 yazı veya şiğir yazdıysam bilin ki, şahane bir ay geçirdim. Gerçi yine hiç yazmayacaktım da "DEĞİŞTİ." demesinler diye yazıyorum. Şâyet "değişti." ithamına ağır kıl oluyorum. Her neyse bu sefer Göçmenlik hususuna değdireceğim.

Amına koyayım, şu göçmenlerinin tribi beni hasta ediyor. Hemen feysbuklarda hometown olaylarına Bulgaria'lar, Thessaloniki'ler bilmem bi' şeyler. Sanki Bulgaristan, Yunanistan çok iyi süper derecede yerler. Hea bir de Thessaloniki. GREECE olayı var. Amına kodumun evladında bebek götü gibi tertemiz pasaport var(belki de yok), erasmusa heves edip almış, eksçeynci Zimbabve'den çıkınca vazgeçmiş. Ama sorsan GREECE'in yerlisi, köylüsü. Hatta yazın yazlıkçılar memlekete dönünce, bu lavuklar GREECE'de dağlara tüfekle domuz vurmaya çıkıyor. YERLİSİ YA.

Sus işte KARSlısın, Kağızmanlısın. GREECE, Karstan çok çok fazla iyi de değil ayrıca. Çok Avrupa değil, kan davaları dönüyor GREECE diye yandığınız yerde. Hemen öteki olun, değişik olun, aklınız çıkıyor. "Gel seni Azeri yapalım, Bakülü edelim." desek ödünüz patlar, ağzınızdan sarı sarı öd akar anasını satiym. Anca gidin terbiyesizliğe, hak yemeye, kız kızalı, adam adamalı ibneliklere özenin. Sizin ananıza da yazıklar olsun, babanızın da allah belasını versin.

"Nerelisin?" deyin de bir hele, "göçmenim" diyeyim. Evet Selanik(Thessaloniki değil), Prizren/Kosova göçmeniyim. Şâyet ben göçmedim, 3. nesilim yurdum toprağında. Dolayısı ile "Baban nereli?" kaidesine de uyulduğunda İstanbul/Erenköy'lüyüm. Hem ayrıca Eminim göçmenlerin bir çoğu araştırmıyor, kökenini "Göçmenlikten, gavurluktan çıkarsam ne bok yerim?" diyerekten. O zaman ben hemen Thessaloniki, GREECE göçmeni arkadaşlara üzücü bir haber vereyim; KONYAlıyız yavrum, KARAMANlıyız gulüm. Karamanoğulları en son olarak Osmanlıya boyun eğdiğinde bizim peder aşırı isyankâr pederleri sürmüşler balkanlara. Yani bizim sarışınlığımız, bizim mavişliğimiz, Elena, Eleni sikmekten değil, KONYALILIK'tan. Anadolulusunuz işte.

Son olarak aşağıdaki resimde ilginçlik adına bir teselli bulacağınızı umuyorum.;

"Mistik falan abi yeaa, tam benim kafalar yeaa."

10.22.2010

Hiç kusura bakma

İstediğin hiç bir şey olamıyorum,
Senin şahane dünyana kafamı bastıramıyorum,
Demiştim de kızmıştın, "Şu top arkadaşların..." diye,
Ben senin inceliklerle dolu hayatında en büyük odunum.
Odunum, odunum ama, "kofti" ithamını kabul etmiyorum.
"Kofti babandır." diyerek bir kez daha seviyesizleşiyorum.

Hani o her yaprağını ayrı anlamlandırdığın var ya,
Özür dilerim yavrum, gülüm. Ama,
Karanfilleri sadece esnaf lokantalarında,
Yemek sonrası ağzına muhatap eden adamlardanım ben.

9.27.2010

Haşk

Aşk önceleri şerbetti,
Az memesinden elletti,
Kırdı beli, çıkardı kıçını,
Harcadı kim bilir kaçını.
Meyleder sufi, isterse sofu,
Değil bu ok, taze katır boku,
Pusuda lâkin bulana dek onu,
İster cansız yat, ha salla eli kolu.
Bık bık öttürür,
Yakar sigara tüttürür.
Adamı amud döndürür.
Mesutlar gelmiş, aşşağıdaymış,
Kafayı yıkiym iniyorum kanks.

9.12.2010

Referandom


Fikri oluşur mu birşeyleri değiştirecek olsa?
Su yolunu bulur diyoruz bırakın akışına.
Şayet içimden şu geçiyor;
Arjantin gibi polis devleti olacağımıza,
Latin gibi kıç sallayabilirdi bayanlarımız mesela.
Gerçi tartışılacak en önemli şey yine,
İyi midir Messi, yoksa ona on basar mı Arda?

(İroni yapanın amına koyayım.)

9.10.2010

Elma değil.


Mirkelam ediyor da doğru kelam ediyor. "Elma değil ayva." diyor. Elma dediğimiz mevzular bazen ayva oluyor. Kaşık ayvası da değil ha. 'am ayva oluyor. Susuz susuz ayva. Diş atayım dersin, dişini bırakırsın ayvanın üzerinde. İşte hal böyle iken cazır cazır tırmalar boğazları. Sonra "uyarmadı, söylemedi." gibi aidat meselesine çevrilmesin. Ayrıca Allah günah yazmaya da, onu meyve diye daldan toplayanını sikeyim.

9.05.2010

Dünyaları Anlamak - 2

Evet kardeşlerim, bugün yine şiğirsiz dokunduracağım. "Şiğir nedir?" dendiğinde bir çoğumuzun aklına aaab şeklindeki kafiye örgüsü geliyor. Fakat şiğir bundan ötesi. Şiir koyacağın lafın işlenmişidir. Misal, şiğir "Amına koyayım." demek yerine "Koyayım da amırcığına." diyebilmektir. Bu şiğirselliktir. Pekii kim şairdir? Cemal Süreya mı? Atilla İlhan mı? Tabii ki değil. Şağirlik, insanın hayatı boyunca sadece 1 kez erişebileceği bir noktadır. Eğer birisinin yazdığı metin bir insanın durumunu lehine değiştirebildiyse işte o adam, o durum sonlanıncaya dek şağirdir. Tanıdığım yegâne şağir; gecenin bir yarısı evinin önünde kavga eden adamları camdan, "Gelirsem ananızı sikerim, gelmzesem babanızı sikerim." şeklinde dağıtan Cavit Dayıdır. Cavit dayı, yine böyle bir durumla karşılaşana kadar artık şağir. Çünkü tüm niyetin, emelin, amelin metasında ilerletti olayı, NET oldu, lafını söyledi işini halletti. Ne bir kaba kuvvet ne, başka bir zorbalık. Sadece şiğirsel bir önerme.

Şimdi yine asıl meseleye geldik: Net olmak.

Gördüğünüz gibi Cavit Tever gibi sikik bir insan bile, bir hareketi ile star, şağir olabiliyor. Kendisi 60lı yaşlarında 2 kızı olan, karısını çukura yatırmış bir alkolik. Kızlarından birisi orospu, diğeri ondan daha orospu.

Şimdi böyle bir insanın söyleyebileceği olası yalanlar var. Makul yalanlar, anlaşılabilir yalanlar.

Peki siz neyi saklıyorsunuz şiğirlerinizle, şiğirsel tavırlarınızla? Alkolik misiniz? 60 yaşında mısınız? Karınız mı öldü? Bir kızınız orospu diğeri ondan daha da mı orospu? Ya da hayat daha mı ağır yükler bindiriyor omuzlarınıza? Herşeyi doğru yaptınız da sadece yalan mı söylediniz? HAH.

Etme Allah Aşkına.


BEN HAKSIZIM HA?
SENİN
KANINI SİKEYİM.

8.30.2010

Ali Şir Nevai ağlıyor.

Bazı kavramları karıştırmamalı asla,
Başkadır dinginlik, dingillik bambaşka.
Sabır kar değil, küreyerek delinsin,
Dingin değil fakat, en büyük dingilsin.

Lokum kadar küçük, bir o kadar dandik,
Kolum gibi kalın, sikimsonik sempatik.
Ne sokmaya çalışıyor bu adam kafamıza,
"Tak tak" damgayı basıyor alınlarımıza.

Sakin gibi, değil ama zoru aklımızdan,
Döndürsek bu adamı en büyük zararından,
Müteşekkir olacak mıdır bize acaba,
Yoksa biz mi borçlu çıkacağız saf salağa?

"Dayak cennetten çıkmadır." derler,
En zor zamanda, büyük hata ederler.
Cennet değil parmaklarımızın ucunda,
Ne bize yakın, ne uzak şahdamarımıza.

8.17.2010

Hortum Süleyman'a Övgü



Haklının hep yanında durursun,
Ekmek çalanın amına korsun.
Ne ulvi, yüce bir memursun.
Sen salla hortumu, dünya dursun.

Bir mevzunu hatırlıyorum ta eskiden,
Bir kasa limon çalınmıştı hâlden.
Yakalamıştın bu lavukları,
Vermiştin hortumu belden.

Sırf o mu amına koyayım maharetin?
Aklını aldın ibnenin, travestinin.
Hepsini bodruma indirip, hortumu verdin.
Seni ahlak masası başkanı yapmayanın,
Ben ta amırcığına koyayım.

8.05.2010

Vali


Benim babam vali,
Bana her mevsim şeftali.
Bu şehirden attırırım sizi,
Bozarsanız sinirimi.

Dünyada herkesi döğerim,
Ağzından kan getiririm,
Suya götürür susuz getiririm.
Kitap billah yemin ederim.

7.26.2010

Ulusa kükreyiş - 1

Ulan halı yıkamaktan kafayı kaldıramayan karılar;
Bilmiyor muyum buraya çilavt dayamayı sıçmırıklılar?
Bilmiyor muyum lan burada cinsel sorunlu gibi takılmayı?
Bilmiyor muyum lan neyi seviyorsunuz, neye götünüz düşüyor?
Ha pişkinler, ha şaşkınlar, bilmiyor muyum lan?

Getir.

Geçende on milyon vermiştim sana,
Evini ipotek ettir, geri getir onu bana.
Çünkü on milyonu ben sokakta bulmadım,
"Kızla buluşacam." dedin, kıyamadım.

Kızla buluşsan iyiydi, cafede görmüşler seni.
2 saat nette takılıp iç etmişsin helâlimi.
Paramı hemen geri getir, yarına kadar mühlet,
Ne yap, ne et, bul, bir yerlerden temin et.

Yarın saat tam 10'da istasyonda olmazsan,
"Kanka unuttum yeaa." diye yan yaparsan,
Allahım üzerine yemin olsun, ağzına eppe'korum.
Miktardan aklına gelsin diye "saat 10" diyorum.

Aslında burada on milyonun tatavasını yapmam.
Öyle eli bol değilim, şayet ardıma pek bakmam.
Fakat sen kızla buluşmadığın için ısrarcıyım,
Bir daha sana zor inanır, nah sikimi acırım.


İki beşlik şeklinde getir.

Dünyaları Anlamak - 1

Vardır elbet bu dünyanın düzeni,
Defterinden dürerler, düz duranı düzeni.

Hasretim değil ne köyüme, pekmezine,
Özlemim kavgasına kemersiz giden herife.
Eşşek sikmenin bile düsturu var iken,
Artistlik yapıyorsunuz.

Neden?

7.20.2010

Samimiyet

Ulan yine düz yazmayayım, şiğir yazayım diyorum. Ama bu hususta zerre uyak uyduramıyorum agalar. Bu kafalar siken, dünyaları bulanıklaştıran olgu ise "samimiyetsizlik." Hemen konuya giriyorum:

Şu dünyada 5 gün yaşayacaksak, 4 günümüzü itibarımıza harcıyoruz. Şeklimizi yapıyoruz, karizmaya karizma katıyoruz.
Lâkin bazı dallamalar var ki; onlar karizma için gerçekten ölüyor. Bunlar umursamaz gibi takılırken, sikik solcu fanzinleri kovalarken, aynı zamanda sosyal statü meraklısı olan modeller. Fikirlerinin arkasında durmaktan çok, dışarıya yansıttığını, üzerine çıkmak için hazırladığı bir büst haline getiren lavuklar. Böylelikle seslenişini en yüksek yerden yapacak, dev kolonlardan duyuracaklar. Şayet bu lavuklar o kadar yukarıdan bakacaklar ki aşağıya, bulunduğu yükseklikten dolayı böbürlenecekler, götleri kalkacak, eskiden aşağıdayken dinledikleri şeyin sadece boğuk, küflü sesler olduğunu unutacaklar. Mimiklere dahi anlam yükleyecek bu kıtipiyozlar. Ne de olsa herkes bir pinkfloyt artık bu memlekette. Ver veriştir çarklara, sistemlere.
Eline gitarı alan o müthiş OT kafasını yaşıyor ve rockstar oluyor. Biz de neticede "haa haaa, huu huuu" şeklinde nahoş kafa sesleriyle barışçıl olup, KOLA içmeyerek komünistlik müessesesini yaşatan kafaların içinde akıl sağlığı muhafaza ediyoruz kardeşlerim. Bırakın da rahatsız olalım artık. O kadar emanet duruyor ki şu tripler Karslılara, Çorumlulara, Giresunlulara, anlatamam. O kadar "Anadoluyu gezmek lazım ağvi." yok "Otostopla Karadeniz turu yapmak lazım ağvi." diye ötüyor bu sıçıklılar. Ee tamam da oğlum sizi sikerler o Karadenizde bu kafayla. Biz yine istanbul çocuğuyuz, bin bir melanetin, puştuğun içinde bu sikko tavırlarınızı es geçebiliyoruz. Lâkin Anadoluda böyle bir şansınız yok. Bu kasılmaları bırakıp saç tıraşınızı olup, otobüsünüze atlayıp, Rize Çay Otel'de takılırsanız, belki yıllardan beri karının kızın içinde ağzınıza pelesenk ettiğiniz Anadolu turundan bir çıkarım elde edersiniz. Misal, "samimiyet" gibi.
Şimdi sakın ha sakın, samimiyet ile yavşaklığı birbirine karıştırayım demeyin. Samimiyet fütursuzca herkese"Naber lan yarrağm" diyebilmek, enseye tokat, göte parmak atabilmek asla değildir. Samimiyet açık sözlülüğün et kemik halidir. Aynaya bakıpta güle oynaya "Ben yarrak kafalıyım." diyebiliyorsanız. Samimi bir insansınızdır. Tabii ki bu saf salak halinizi birisine yakalatırsanız, ömrünüzün sonuna kadar suistimaller içerisinde kalacaksınız demektir.
Küçükken analarınızın günlerinden, arkadaşlarıyla oturmalarından kulağınıza aşina olan "patavatsız köylü" şeklindeki söz öbeğinin altını biraz kazdığınızda da olay bağlanıyor zaten. Köylü insanın lafı 90'a asma adeti, Pendik dilbertolarına, Yenisahra Albertolarına "patavatsızlık" olmuş durumda. Ha şimdi sanmayın ki burda size köylü övüyorum. Burada kastım çok çok belli, Rahmanlarlı David Gilmourlara, Esentepeli Bukowskileredir sözüm. 6 yaşındayken "Sıçmırığım bitti." şeklinde annelerini tuvalete çağırırken. Şimdi "Seks için karı için girmiyorum bu triplere, bambaşka birşey." diyebilecek konuma geldiler. Artık bunları hangi metal tanrıları sikiyor, onu da bilemiyorum. Geçenlerde adminliğini yaptığım Türk twitter'ı bir sitede şu postu girmiştim; "Köylü köylü rock grubu solistlerinin kitlelerin üzerine oynar tavırlarını sikerler. İki am elledin de Pinkfloyt mu oldun lan yarrağam? " Bunun üzerine Düzceli bir arkadaş sinirlenip, şahsıma giydirme yapmaya çalışmış. Kendisine "Ne diyon lan düdük?" şeklinde yaptığım yaklaşımdan sonra aramızda geçen dialog şudur, şu linkte olacak. HA BURADA. İşte gördüğünüz gibi. Ülkemizde statü kovalamak bu kadar ucuz. Daha neyin peşindesiniz artık?
Bırakın lan şu dünya barışı, ibnelik serbestliği, ulaşım özgürlüğü gibi saçmalıkları, rakçı triplerini. Benim gibi adamları, içinizdekileri yüzünüze vurduğumuz için sevmiyorsunuz. İşinize gelmiyoruz, karıyı kızı uyandırıyoruz.Ha tabii dokuz köyden kovuluruz, fakat onuncu köyde suratınıza koyacağınız gazete dahi kalmayacak. İki dakika dürüst olsanız, küresel ısınmayacak. O kadar kasıp, sistemleri bozup doğanın dengesini sikmeyin artık. Aklınızı başınıza devşirin.

7.08.2010

Tokatçı


Uzun süredir burada düz olarak yazmıyorum. Hep şiğir falan, romantik gibi takılıyorum. Takdir edersiniz ki, bugün bir öfke olsun, sinir olsun bunlar ne kadar güzel duygularsa, romantizm de güzel. Kızlar seviyor çünkü. Şimdi sadede geleyim, beni uzun zamandan bu yana ilk defa iyi hissettiren olaya değdireyim.

Bildiğiniz gibi, bir Galatasaray taraftarıyım. "Galatasaray taraftarıyım." deyip geçiyorum. Çünkü derinlemesine anlatılacak bir şey değil. Her neyse, bu transfer döneminde, Galatasarayımız epeyce sessiz kaldı. Bir çalım yedi, öte yandan mega oyuncular getirenler oldu. Hiç ezilip büzülmedik tabii ama içimizde bir burukluk oldu. Bu esnada Roberto Carlos'u tokatlamış, top ile bin türlü cambazlık yapan KARAYILAN Keita'nın satılması falan moralimizi bozdu ister istemez. Fakat, bugün öyle bir transfer haberi geldi ki, bazısını üzdü, "Kim lan bu dalyarak?" dedirtti, bazısını "tam isabet" dedirtti. İşte ben de o isabetçilerin içindeyim. Çünkü bu transfer gerçekleştiği anda Galatasarayımız bir Materazzi'ye sahip olacak. Topu almadan mücadeleyi bırakmayan bir adam. Hakkına hukukuna dehşetengiz bir sahip çıkma stili var. Zaten 2009-2010 sezonunun en büyük eksiği bir ateşleyiciydi. Geçtiğimiz sezon takım allahına kadar meme yapmış durumdaydı. O da artık var. Bir de sağ açık doldurulsa, herkesleri siker atar Cimbomumuz.

Bana ordan "İsim ver isim!" diyenler olacak, tabii adamın adını verelim: Lorik Cana. Çok canlar yakacak, çok analar sikecek görünen o. Biz de "LORİK FENERİN ANASINI SİK." demekten büyük haz duyacağız. Lorik'ten seçme indirmeleri koymuşlar bu vidyoya. Bilmiyorum bu adamın ateşine dayanabilecek miyiz. Ha birde Ronaldo'yu fena indiriyor lavuk.

Şu siktiğimin sezonu açılsın diye deliriyorum artık.

7.01.2010

Seni Kaybedişim


Yıllardır farketmiyorsun beni,
Trafonun arkasından seni kesişimi.
Top oynardık küçükken,
Sizin balkona doğru kurardım kalemizi.

Kaleci-oyuncuydum o zamanlar ben,
Açılmak serbestti, gol yoktu kaleden.
Hani bir kere atmıştım topu sizin baklona,
Çıkıp istemiştim ümitlerim yeşerirken.

Baban ibnesi açmamış mıydı kapıyı?
Yarmamış mıydı güzel meşin yuvarlağı?
İşte o gün siktiretmiştim seni,
Maç 2-2 iken almıştık babayı.

O kafayla bir hışım çizmiştik Reno'nuzu.
Neticede baban, sikip attı oyunumuzu,
Pançosunaydı maç, yalan olmuştuk.
Kimimiz Babayaroyduk, kimimiz Tjikuzu...

Baban demek, benim için sen demekti,
Bizi hem meşinden hem pançodan etti.
Cidden kusura bakma bebeğim.
Hayır yani, 10 yaşında çocuğa ayıp etti.



6.18.2010

Hak vereceksin bana


Şimdi bi M3'üm olsa,
Seni alsam yanıma,
Radyo Fenomen açıp coşarsın,
Power Türk dahi dinlersin.
İlginç ilginç takılmayı 5 dakikada kesersin,
Akıllı gibi oturur, insansı hareket edersin.
O zaman chillout falan hak getire,
Zero7 seks yaparken sadece.

6.13.2010

Aidatları yatırın!

Biz burada bağırıyoruz,
"Yatırın aidatları!" diyoruz.
Ne 23 ipliyor, ne daire 19,
Kapınıza haciz gelecek.

Aşağıya yazı da astım,
Bilhassa posta kutularına attım.
Toplantıda sizi uyardım.
Kapınıza haciz gelecek.

Şu apartmanda adam gibi yaşansın,
Asansörde çekyat çükyat taşınmasın.
Aidatlar günü gününe yatsın.
Kapınıza haciz gelecek.

Aidat dediğin ne demek?
'Ait' olmanın bir cinsi demek.
Bedavaya aitlik olmaz demek.
Kapınıza haciz gelecek.

Not:

Oh bedava su, yuh elektrik,
Daire 6'nın hali epey kritik.
Sansınlar, "apartmanı siktik."
Hacizin babatoru onlara gelecek.




6.03.2010

Benden iyisini bulursan sevgilim


Sana diyeceğim vardı uzunca zamandan,
Benden iyisini bulursan kaçırma sevgilim.
Çünkü böyle bir durumda sakınmadan,
Helalinden sana 5 milyar vereceğim.

Şimdi sana kesin şaka gibi gelecektir,
Saadet zinciri gibi dolanbaç, asla değil.
Ben sözümü tutarım, söz haysiyettir.
Çek değil, trink para yok kefil mefil.

Günümüz şartlarında 5 milyar güzel para.
Azıcık kafanı kullanırsan, bu parayı işletirsin.
Kurumsallaşmakta yardımcı oluruz, sıkıntı yapma,
Kısa zamanda sermayeyi üst üste bindirirsin.

Eğer ben senin yerinde olsam sevgilim,
Hemen gider , 89, tüplü Kartal alırım.
Büyük Çekmece taraflarında miniğim,
Sabahlara değin korsan taksi çekerim.

Yalnız sıralı otogaz sistemli olması önemli,
İlk başlarda, tüm canlıyı araca yatırdığından.
Yakıttan göçersin, dayanmaz mazot besbelli.
Çekmece yolları bayır, Belediyesi TKP olduğundan.

Gördüğün gibi sevgilim, malı komünizmden götüreceksin.
Hadi yine iyisin, içine sinecek korsan taksi, soldan yiyeceksin.
Sana yakışanı bu olurdu, bana her daim dua edeceksin.
Gerçi komünizmin Allah'ı olmaz, sen "kozmos" diyeceksin.

Dediğim gibi, bana benden iyisi ile gelirsen,
Sana 5 milyar, yeni para ile 5.000 TL veririm.
Yalnız gelmeden arayıp, bir haber verirsen,
Şok olmam, ne sana, ne yanındaki lavuğa zarar veririm.


5.25.2010

Şekil Hits Vol.2


Evet arkadaşlar, zaman zaman Şekil Hits ile kulaklarınızı "fili fili" ettirebiliyorsam ne mutlu bana. Bildiğiniz gibi burada entelliklere, kuntelliklere, renkliliklere, hoşgörüye pek yer vermiyorum.
Bu sefer aslında hiç tasvip etmediğimiz şekilde punk icra eden, bu müzikle seviyesizlik üzerine doktora verebilecek insanlara değineceğim. Kendilerine myspace'te gezinirken rastlamıştım. Müthiş rahatsızlık verici olan "Memelerin Kocaman" şarkısı ile tanımıştım. Bu adamlar gerçekten insanlıktan nasibini almamış gibi algılansa da, aslında tüm insanlığın içindeki saçmalıklar topağı.

Evet bu şahane oluşum: Fun For A Fan. Emprovize değil tamamen doğaçlama olarak çalışıyorlar. Kendilerine "Niye emprovize değil de, doğaçlama?" dediğimde, tamda duymaktan hoşnut olacağım cevabı verdiler. "Emprovize deyince ibne gibi oluyor."

Ayrıca ulaşılmaz değiller;

http://www.myspace.com/funforafan

http://www.funforafan.com - İnternet sitlerinden şimdilik bir kaç şarkı indirebilirsiniz. Yapım aşamasındaymış.

Kendilerine başarılar diliyorum. Umarım her müzikli çalgılı işlere girenlerinde hedeflediği gibi çok karı götürürler bu işten.








5.24.2010

Ayıbettin Lost

İzliyoruz, oldu yıllar.
Senaryoyu çeke çeke,
Sündürdüler,
Amına koydular.
Girdi mitolojiden,
Çıktı evliyadan,
Sonunu bağladı,
Işıklan, nurlan.
Oysaki, birikti milyonlar,
Analar babalar kan ağlar.
Evlat yeğen, digitürk kollar,
Ama bu ibneler milyarlık diziyi,
Haziran Gecesi gibi tırttan bağlar.
Vatandaşa lagaluga yaptınız,
Yetimin öksüzün hakkına vardınız,
Dizi çekiyoruz diye yaygara kopardınız,
Adalarda yüzdünüz sikiş yapıp şımardınız.
6 sene azdınız coştunuz,
Para kazanacaz diye tozuttunuz.
İbne gibi gezdiniz, yediniz paraları,
Hikaye tıkanınca, bağladınız imana,
Kodumunun kitapsızları.

Şimdi tanrıdan tek dileğim,
Kurtlar Vadisi senaristlerinin Batı'ya özenmemesi.
Öyle sikim gibi bağlamasınlar.
Onları affetmeyiz, milletçe bizden söylemesi.

5.14.2010

Giderdim

Çok meraklısıydım itin, ibnenin, tinercisinin.
Çok param olsa siktirip giderim buradan,
Ama sen bana siktir git diyemezsin.
Kendi isteğimle siktir olup giderim kıyıdan.

Çok meraklıyım ya otobüs, kutubüse,
Çok param olsa, alırım M6 giderim buradan.
Ama sen bana "bin trene git" diyemezsin.
Arabamla siktirir giderim istediğim güzergahtan.

5.06.2010

Orhan Değil


Yazamıyorum yazı,
Yapamıyorum kazı,
Mezarcı idim, duruldum,
Orhan değil,
Pamuk oldum.

Sözü, sükûtu koydum sepete,
Döndüm edebe, verdim ebede.
Siniri stersi koydum kenara,
Yamuk değil,
Pamuk oldum.

"Aga" diyorlar, "Duruldun."
"Kavgadan beladan mı yoruldun?"
Çözümü "Siktir et" demekte buldum.
Galiba bu sefer aşık oldum.

"Öyle düzelticiydi yerine getiriciydi,
Sevmek" diyor Cemal baba, haklı idi.

Hatırlatırım yine,
Orhan değilim.
Sadece Pamuk oldum.

5.02.2010

Herkes Şen İken


Yeşili görünce baharlanırım,
Her bahar ben harlanırım,
Hormon hormon darlanırım,
Herkes şen iken ben...

Dallanır budaklanır yürek,
Köklerine işlemez kürek,
Derler, "kavga dövüşe ne gerek?"
Herkes şen iken ben...

Bir ara Fenere gelmişti Ortega,
Ne büyük fiyaskoydu aga,
Vururdu dağlara ovalara,
Herkes şen iken ben...

Herkes şen iken ben darlanırım,
Mevzular tilkisiyim ya, anlarım.
Olur olmaz Ortega'ya bok atarım,
Her pozisyonda ben yine,
Terse yatarım.


4.04.2010

Yastık Kavgası

Bilindiği üzre dün Caddebostan Sahilde dev bir organizasyon vardı. İkibin küsür kişi ellerde yastık, yüreklerde değişik duygular ile birbirlerine saldırdı. Böyle bir sosyal aktivite de fırsat bilinmeye çok müsait. Kavgalar çıktı, istismarlar yaşandı. Neticede herkes deşarj oldu, kinini nefretini attı.

Gel gelelim esas mevzumuza. Tabiiki böyle aksiyonlarda gözlerin gördüğü fakat dilin dönmediği bir çok olay hasıl oluyor. Şimdi bunlara değineceğim biraz.

Güzel Kızlar En Çok Dayak Yedi.

Evet agalar. Şimdi kaçımız ilkokulda, ortaokulda hatta lisede dahi kanımızın kaynadığı kızlara silgi atmadık? Onlara tenefüsleri, arkalarında oturuyorsak dersleri piç etmedik? Hepimiz ettik. Ben 4'e giderken, yazıldığım kızın kalem kusutunu çöpe atarak ona sevgi gösterisinde bulunuyordum. Bir insanın iflahını sikerek, ona ne kadar sevgi beslediğimi, ilgi duyduğumu belli ediyordum. Şu günümüzde de değişen bir durum yok. Değişen şeyler, çöpe atılacak bir kalem kutusunun ve artık elimizin hafif olmayışı.

Dün kardeşimizin birisi güzel bir bayan arkadaşa öyle bir vurdu ki, kız kös gibi gümledi. Daha sonra yerden kalkıp, kalbi temiz kardeşimizi oldukça kırıcı hareketlerde bulundu. Bayan arkadaşın frekansı tutsa, belki yeni bir aşk tomurcuğu baş verecekti. Hata yine biz, erkeklerde. Artık şunun bilincinde olmak gerektir, "Kadınlar hakim olamadıkları gücü sevmezler."

Gruplaşmalar - Araya almalar

Bu yastık olayına tek başına gelen oldu mu bilmiyorum, lâkin pekte sanmıyorum. Herkes en az 3 kişilik bir arkadaş grubuyla icabet etti. Bunların içinde 30 kişilik askerlik şubesi kisvesinde, çarşı iznine çıkmış gibi gelen kardeşlerimiz de yok değildi. Belirlenen uçarı tiplere dalındı, yastık vuruldu, yumruk atıldı. Tam bir hengame idi. Aralarında husumet olan bir çok kişi birbirine rastladı. Yastıkların yumruklara dönüştüğü anlar oldu. Ki bu çok normal bir durum, Türkiye'nin böyle bir organizasyona en az bir 300 yılı var, ÖDP'nin iktidar olması lazım.
Esas mevzumuza dönecek olursak, arkadaş grupları start verilmeden önce zaten kendi aralarında ısınıyorlardı. Mevzunun başlaması itibari ile 10 dakika sonra göze kestirilenler (örneğin; UZUN SAÇLI) araya alındı, hakları yendi. 1 kişiye 5 kişi dalındı. Özellikle bizim Atom Karınca'yı yere yatıran grubu farketmemle benim için sinir bozucu bir hal aldı. "AAAYT" dediğim de bir figür daha yapılsaydı, yumruklarımı konuşturacaktım.

Yenisahra Crew Baskını

Havanın kararmaya başlaması ile yumurta topuklarla iştirak eden kardeşlerim bilindiği üzere ortalığı bir hayli dağıttı. Yastığına "Mınçıka" formu kazandırıp çılgınlar gibi sallayarak, gerek yastıkların içine bira şişesi sıkıştırarak "Kral da biziz, soytarıda biziz. Dağılın lan!" mantalitesi ile kimimize göre olaya renk kattı, kimilerine göre günün celladı oldu. Bu durumdan rahatsız olmamak gerekli, çünkü günümüz Türkiyesinde Dudullu, Yenisahra, Fikirtepe, Sarıgazi özelleştirilmeden, yabancı sermayenin olmadan "ahahah vur yastığı kafama azizim." tümceleri ile beslenmiş bir yastık KAVGASI yapılamayacak.

***

Bu yer yer güzide yer yer ise taşkınlığın havada saltolar attığı eğlence ile ilgili aktaracaklarım bu kadar, Çöp mevzusuna hiç girmiyorum. Ben üzerime düşeni yaptım, en güzel yok etme biçimi YAKMA şeklinde katkıda bulundum.

Seneye bu etkinliği, Döşek savaşı formatında görmek, bizleri mutlu edecek, bir çoğumuzu topluma kazandıracaktır.


3.14.2010

Kafam Atık


Acaba şu dede yadigarını,
İndirsem mi dolaptan?
Koyup belime, çıkıp sokakağa,
Terör estirsem mi ufaktan?
Ne dersin,
Sevgilim...?



3.13.2010

Metrobüs Savaşları, Bölüm 1 : Söğütlüçeşme


Uzun süredir yakınlarıma Metrobüs Savaşları isimli bir yazı dizisine başlayacağımdan söz ediyordum. Evet, zamanı geldi. Özellikle dün sevdiğim bir insanın metrobüs sıkıntılarını bana anlatması üzerine iyice hiddetlendim, başlıyorum.

***

Bilenler bilir ben Erenköy'de ikamet ediyorum. Dünyanın en güzel, en sakin semti. Küçükken bir metropol olarak gördüğüm Erenköy, şu an bir emekli muhiti.
Her sabah 5:30'da yataktan kalkıyor, okula gitmek üzere giyiniyor, saçı başı yapıyor, diş fırçalıyor ve yola koyuluyorum. Genelde 6:07 treni ile metrobüse geçiyorum.

Şimdi metrobüs o kadar güzel bir olay ki, Edirnekapı'da inmeniz gerekse bile bazen Avcılar'a kadar gitmek geliyor içinizden. Çünkü 1,5 TL gibi komik bir ücreti var. Arabayla gitseniz, gidiş dönüş olarak 30 TL'ye yakın bir benzin yakacaksınızdır ortalama bir binek araçla. Gel gelelim çok güzel bir imkan, ultra bir ulaşım. Fakat fırsat içerisinden fırsat çıkarıyor, Metrobüsü dahi çıkarlar matruşkasına çevirebiliyoruz milletçe.
Günümüzde metrobüs, vicdanın son bulduğu birkaç yerden birisi. Özellike bayanlara sesleniyorum, Eğer ki küpeştenizi seviyorsanız saat 6:30 dan sonra ara duraklardan metrobüsü aman aman tercih etmeyin. 112'ye binin, 202'ye binin. Ama metrobüsü boşverin. Çünkü içerisi bir muharebe alanı, egoların tavan yaptığı bir güzergah. Mahşer yeri. Kul hakkının bile giremediği bir sosyal hizmet zinciri.
Söğütlüçeşme ise benim için bu serüvenin başlangıç noktası. Gökyüzü mora çalarken burada bekliyor ve genelde yolculuk öncesi son sigaramı yakıyor oluyorum. İşte tam bu nokta da, diğer vasıtalardan inenlerin akbil seslerini duymamla, bir sonraki metrobüste cam kenarına oturmak için önden 3. kapıya konuşlanıyorum. Çünkü benim gibi "orta derece vicdanlı"lar için oldukça ideal bir konum. Eğer ki, yaşlıya, sakata dayanamıyorsanız aman diyeyim, önünde boşluk olan koltukara oturmayın. Yalan olursunuz. Mümkünse ters gidin ve "asırlık"larla göz göze gelmemeye çalışın. Eğer müzik dinleyerek yolculuk yapıyorsanız, sakın "en arkaya oturayım" da demeyin ayrıca. Çünkü, dünyanın en kaliteli kulaklığına dahi sahip olsanız, "TOR TOR" sesi altında ezilecektir. Ha bundan yanla müzikten feragat edecekseniz ve benim gibi orta derece vicdanlı iseniz, motorun yanındaki EN YÜKSEK koltuk ortalığa hakim olmanızı sağlayacaktır kardeşlerim. ;)

Söğütlüçeşme'den binenler her zaman Avcılar'dan binenlerden daha elittir. Şopar dağılımı oldukça düşüktür. Ve eski İstanbul kültüründen mi diyeyim artık, insanlar bir nebzede olsa birbirlerine saygı çerçevesinde davranabiliyorlar. Hoş yinede burada esas olan oturmak. İlk duraktan binmek, belki çok küçük bir ihtimal Fikirtepe'den binip yer bulmak. Ama Fikirtepe söz konusu altını çizerim.

Şimdi Söğütlüçeşme'den huzurlu bir yolculuk için bir kaç püf noktası vereceğim arkadaşlar;

Sağlam Duruş:

Dediğim gibi mevzilenme olayını iyi ayarlamanız gerekiyor. İstasyona girdiğiniz gibi ilk hareket eden metrobüste inatçı olursanız büyük ihtimal ayakta bir yolculuk sizi bekleyecektir. Bu yüzden sakin fakat seri olmak lazım. Bu aşamada kendinize Buz Adam lakaplı Ergün Penbe'yi örnek almanız gayet işinize yarayacaktır. Bu metrobüsün gitmesini bekleyin, içeriye hınca hınç doluşanları izleyin. Fakat sakın ha sakın "Binmek isteyenler rahat binsin diye kapı ağzından çekilmeyin, mevzinizi bozmayın. Aksi takdirde daha fazla beklersiniz. Topuklarınız sarı çizginin bittiği noktada olsun. Eğer boyunuz uzunsa metrobüs geçerken kafanızı dikiz aynasından koruyun. Bir sonraki metrobüste hizalandığınız yerden rahatlıkla istediğiniz yere oturabilirsiniz. Yeter ki vücut çalımlarını yemeyin, kendinizi dirseklerden koruyun.

Göz Teması:

Söğütlüçeşme'nin ve bu civardaki Feneryolu olsun Kızıltoprak olsun, "yaşlı ve muhtaç" muhiti olduğunu unutmayın. Sağlam duruşu uygulamış olabilirsiniz ama bu tek başına yetmez. Olabildiğince göz temasında bulunmayın varsa kulaklığınızı takın müzik dinlemeseniz bile. Vicdanınız rahat olsa bile ahlaksız, görgüsüz olarak fişlenmeniz işten bile olmaz. Çünkü burası ihtiyar muhiti. Sonra o tatlı, bereli ve terbiyeli kızla kesişmenizde kendinizi zorlara sokmuş olursunuz.

Hak Savunmak:

Her ne kadar burası Söğütlüçeşme de olsa mutlaka sizin bir anlık boşluğunuzdan yararlanacaklar vardır. Kapıda atamadığı vücut çalımını koltuğun başında atmaya çalışacaklardır. Sakın yılmayın ve bereli kızı dahi düşünmeyin. Çünkü en sinir bozucu durum budur. Omuzlarınızı iyice açın ve perdeleme yapın. Eğer ki o ilk belirlediğiniz yere oturamazsanız hiç bir yere oturamazsınız ve dışarı çıkıp bir 10 - 12 dakika kaybetmiş olursunuz. Bu da İstanbul trafiğinde önemli bir süre aralığı.

Söğütlüçeşme ile ilgili anlatacaklarım bu kadar. Esas olan Mecidiyeköy'e , Fortçulara değineceğim bir sonraki yazımda. " Siz siz olun AYIK OLUN. "

3.06.2010

3.03.2010

Sana Yazdım.

Aslında hep istediğim sade şeylerdi,
Mütevazi bir hayattı tek ümidim.
Israrla, inatla karşı geldin.
Neydi seni bu kadar özgür kılan?
Affı yok mu bunun, neydi sana yapılan?

Kış günlerim inan cayır cayır.
O ayrıldığımız gün, hâlâ "fire in the hole",
Duman oldum, korum küllendi.
Umudum yitti, ağzımın tadı gitti.
Merak ediyorum acaba sebebi neydi?
Unutman bu kadar kolay olduğuna göre.
Neyse...

Kalbimdeki çatırtıları duyamıyor musun?
Ilıktır sana, bana cehennem bildiğin.
Zaten bilemedin aşkımı,
Iraktın aslında bana sevdiğim.

3.01.2010

Sigortasız işçi gibiyim, Geleceğim meçhul.


Şimdi bende yazılar yazsam,
Blogu rengarenk, şıkır şıkır donatsam,
Duvardan duvara çeşit çeşit etsem,
Bahar dönemi için yatırım yapmış olmaz mıyım?

Aşklı, sevgilili, hisli hisli konuşsam,
Fotoğraflarıma binbir efekt koysam,
Dale yerine Dali'ye hayran olsam,
Av sezonu çakallığı etmiş olmaz mıyım?

Arkadaşça yaklaşıp, kumpaslar kursam,
Yalan öfkelerle yastıklara vursam,
Katreler akıtsam, duygulansam,
Garantici olup, fırsatçılık etmiş olmaz mıyım?

Hakkım yendiğinde umursamaz davransam,
Ekmek alırken ellemeden, dokunsam,
Bana vurana, "Bak güzel kardeşim" desem,
Karı yemek için, naif ayağı yapmış olmaz mıyım?



2.17.2010

Aşk Hezeyanı

Sevgilim;
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Götüm dümdüz oldu.
Aylardır hep aşkımızı düşündüm.
Sen ve ben, yıldızlara uzanır gibiydik...
O kadar yer ettin ki içimde,
Sen bendin,
Ben sendim...
Değerimi asla bilemedin.
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Sana layık olmayan bu minimal şiiri yazdım.
Çok sikten oldu sevgilim gerçekten.
Ah sevgilim sikten, gerçekten...
Hani bana ayak yapıyorsun,
Bin bir hile,
Madrabazlık,
Şarlatanlık ediyorsun sevgilim.
Katakullilerin sana beni kaybettirecek.
Ben çok milyarder birisi olacağım.
Azimliyim,
Gayretliyim,
Her delikte isabetliyim,
Dün gece çok oturdum, düşündüm.
Acayip forslu bir adam olursam,
Senin dünyan yıkılır gülyüzlüm.
Ah gül, oh yüz sevgilim.
Gerçekten sevgilim...
Gün gelecek alacağım hem arabayı hem evi,
Sana ise çekeceğim en kallavi ssssiktirimi.

Nisan 2009

2.14.2010

Kahve Sevdamız

Temsili Resim


Bugün okulda bir kurnazlık yaptım.
Kendimle iftahar ederek makineye yanaştım.
Nihayet çıkacaktı cebimden YTL'ler,
Hem de karşılığını alacak, net bir kâr edecektim.

Neyse arkadaş, yanaştım kahve makinasına,
Çıkardım baktım, eski Yeni Türk Lirasına,
Bizim elemanları topladım, "gelin, kahve içecez diye"
Yedirdim YTL'leri doyurduk kahvenin tadına.

Gel gelelim elimde bitti devrik lider,
Attım elimi cebime Yeni Normal TL'ler,
Başka yolu yoktu, Harcayacaktık onu.
Soğumadan yetişeyim, biraderlerin kahveler.

Attım Yeni Normal TL'yi, itinayla makineye,
Ne ses var ne seda, bizim "normal" düşmedi bile.
Kredi mredi göstermedi, Yeni Normal boşa gitti.
Nihayette hakkım yendi, palazlandım ibneye.

"PAT PAT" parmağımla vurdum para haznesine,
Güpegündüz yalan olduk, beleş kahve sevgisine.
Bir kaç küçük tekmecik, yandan biraz dürtmeler,
Tık yok gavur icadında, cinlerim çıktı tepeme.

"Sikerim lan ha seni" deyip kafayı gömdüm ön panele,
Panelini kunelini indiridim, vereceği bir kahveye.
Ben bu işin kahvesinde değilim bilemedi arkadaş,
Bilmiyor ki; gelemiyorum hakkımın yenilmesine.

Beni böyle sinirli görünce arkadaşlar,
Sorgusuz sualsiz, makineye daldılar.
Tokatlar, tekmeler ardıardına düşüyor.
Anasını siktik makinanın.

2.12.2010

"Bakkal" deyip geçme, bir gün kıyağı olacaktır.


Bu alemde her daim on numara kılas ve delikanlı takılıyoruz. Soracak olursanız delikanlılığın bu piyasalarda hiç bir türlü ekmeği yok. Çünkü dünya ibnelik dünyası, naiflik dünyası, enteresanlıklara ilginçliklere müsaitlik dünyası. Kendisine yapılan haksızlıklara "utandırarak" cevap verebileceğini düşünenlerin dünyası. Sizinde bildiğiniz gibi böyle bir olay çok naylon duruyor. Karı yemek için bilgili gibi takılmaya, entel duruşa birşey söylemiyorum. Tabii ki kovalayacaklar, her türlü taklayı, mum duruşunu yapacaklar. Ama balta olduğum bir durum varsa o da; bu kumpasları kişilikleştirmek.

Ya arkadaş, sen bir kere, Dudullu minibüsünün hava filtresiyle aynı oksijeni kullanıyorsan, öyle triplere girmeyeceksin. Valla üzgünüz ama ülkemizden ancak, Orhan Pamuk çıkabiliyor. Öyle de çıkacaksanız, çıkmayın. Karı yemek için kurduğunuz dünyada yanlışlıkla kendinizi tavlıyor, tam gaz inanıyorsunuz.

Kendine bir sabah ekmek süt almaya gittiğinizde şunu sorsanız farkedeceksiniz; "Yahu ben bu bakkaldan ara ara 10 yıldır alışveriş yapıyorum, Acaba hakkımda ne düşünüyor?" O bakkalın muhtemelen umr-u dünyasında değilsinizdir. Ama desen ki; "Berkecan nasıl eleman?", diyecektir ki; "Enver Ağabey'in oğlu mu?". İşte sizin dipsiz kuyularınız, akıntılarınız burda başlar. Alt tarafı Enver'in oğlu olmak ne kadar sikko değil mi? Bir anda okunan felsefik, sosyolojik satırlar, entryler bok oldu gitti. Enver dayı, Alnının akıyla ekmeğine koşarken, can evladı, ibne gibi şekil şükül oluyor, çiçekli böcekli döğme yaptırıyor, bardak götü gibi sakal bırakıyor, küpe üstüne küpe takıyor, ibne savunuyor, hak savunuyor. İşte o bakkal burdan yola çıkarak belki size komünist diyecek, Allah düşmanı diyecek. Yoktan yere sosyal statüden olacaksınız. Bir gün dayak yeseniz, o bakkal elinde bıçakla, kasap satırla, berber makasla çıkmayacak. Çünkü Enver Dayının hatrı asla Allahtan büyük olamayacak.

O yüzden arkadaşlar, günümüz İstanbul'unda hala Guns n' Roses ile Led Zeppelin ile karı yenebiliyorken, yüzeysel davranın. Boş zamanlarınızda, halı sahalara, nargilelere gidin, pes atın.

2.07.2010

Kadınların Yalan Futbol Tutkusu.


Artık kadınlar ofsaytıda biliyor.
Özellikle bunlar, hasta Fenerli oluyor.
Bu tarz bayanlar, beni yoruyor,
Kızlar! İp, seksek bitti de,
Şimdi Futbol ne oluyor?

Başladı maçlara gitmeler,
Forma üstüne allık pulluk, memeler.
Çok umrunuzda sanki gol yemeler.
Kızlar! ugg, chanel tükendi de,
Şimdi Futbol ne oluyor?



2.06.2010

Şimdi Siktim Belanı

İntikam denen montu giydim üzerime,
Hissiyatın ayazında çektim fermuarını.
Sakallarım sıkıştı fermuarın en tepesine.
Ya kan kusarken göreceksin canını sıkanı,
Ya da feda edeceksin bir tutam sakalını.



2.02.2010

Ağlayan Erkeğin Yalan Dünyası

Arkadaşlar şimdiye kadar bir yerlere sürekli şiğirsel dokundurdum. Şayet bu hususta ne tunç ne tam yarım ne inli cinli kafiye kuramıyorum.

Ağlayan adam ne kadar sevimlidir değil mi kızlar? O aslan gibi yüreğinin zincirlere vurulması yüzünden, kendisini frenlediği, insanları üzmemek için kendilerini yıpratırlar. Değil mi? Duygu yoğunluğu ile salya sümük bunları yazarlar taptaze şekilde. Sizde okur, aslında onun ne kadar kocaman yürekli, ağlayacak kadar kendisiyle barışık olduğunu hatırlarsınız. Dünyanın ve hayatın o kıllı omuzlarına fazlasıyla yüklediği yükü düşünürsünüz. Sonra Stv'de "Hanfendi neden kaçıyorsunuz?" diye koşturan yalan haber ekibine inanan 50 yaş üstü kadından farkınız olur ama.
Şimdi denirse ki, "sen hiç ağlamadın mı?" diye; tabii ki ağladım. Hatta sayayım. Bir kere 9 yaşında Çanakkale Dardanel Sami Yen'de Galatasaray'ımı 2-1 yenmişti o zaman ağlamıştım. Sonra İlkokul mezuniyetinde sevdiğim kız ağlıyor diye ağlamıştım, öğretmenimizden ve arkadaşlarımızdan ayrılıyoruz ayağına. En son da işte dedem öldüğünde ağlamıştım.
Gördüğünüz gibi ikinci sebebimde gayet açık ve net bir şekilde ağlamayı araç olarak kullanmışım. Zaten ağlamanın, gözyaşının başlıca kullanıldığı yer bu gibi durumlardır. Çünkü gözyaşının, hele bir erkeğin gözyaşlarıysa yaptırım gücü büyüktür. 11 yaşındayken bile yarım yalpa aklımla şu ağlamanın ekmeğini yemeyi düşünmüşken, siz hala kılları sırtına kazak, koluna apolet olmuş heriflerin ağlamalarına pay veriyor, onları kılas buluyorsunuz.
Ağlayacaksan bile siktir git kenarda köşede ağla, akşam ağla, yastığa ağla, yorgana ağla. Maksatlı olmasa ne diye bloglara ağlasın pezevenk?
Yarın öbür gün bu adamlarla evleneceksiniz belki. Ve karşınızdaki duygu çuvalı, bir anda umarsızın allahına dönüşecek, "bana ne" diyecek. O zaman "yok mu aklımızı siken?" diye haykırırsınız camdan pencereden.

1.28.2010

Rotasyon Değişikliği


Açtım garajın kapısını, koydum marşın dibine,
Kıç attıra attıra düştüm sahilyoluna, teme.
Arabadaki sopa koleksiyonum hayallerini zorlar,
Yaptıkların beni yıldıramaz, ancak seni hayli yorar.

Makaslara girdim, milletin götünü keserek,
Elimde vites kolu, ağzını yüzünü düşünerek.
Arkadan sellektöre hırla gürle abanılıyor,
Lakin bu beni değil, seni alakadar ediyor.

Vardığımda bu itin mahallesi mekanına,
Önce araladım camı, baktım bir eşrafına.
İndim arabadan, kapattım kapıyı sakince,
Davranıyordum misafirliğe gelmişcesine.

Gözlerim arıyordu beni yana yakıla çağıranı,
"Sen bittin oğlum" diye CAPS açık bağıranı.
Kız mevzusuna cayır cayır çağırmıştı beni,
O orospuya kanıtlayabilecek miydi kendini?

On dakika sonra baktım geldiler köşeden,
Lavuğun adımlar büyük şırfıntınınkinden.
Tam "sen dur kenarda" diyecekken kıza,
"Abi" dedi, "mevzuya gelmedim ben aslında."

Tuttum bunları enseden, verdirdim kafa kafaya,
"Ulan ibnenin oğlu, saman mı koyduk biz depoya?
Ver yüz kağıt, katayım benzin gideyim buradan,
Yoksa kazıp petol çıkarırım, yanındakinin amından.

Yolda yaşadıklarıma baktığımda, yıkılmıştı hayallerim,
Aldım mazot parasını, hakkımı, hemen özrünü dilettim.
Varıp yoluma giderken, durdum köşe bir benzincide,
Elli milyonluk okutup, diğer yarısını indirdim cebime.

Bir eski sevgilimden daha elli milyon kazandım,
İlişki esnasındakileri henüz daha saymadım.

1.22.2010

Orada Duracaksın

Ne yaparsam yapayım,
Sakın bana küfür etme.
Ne ecdadlı ne ibneli,
Aklından dahi geçirme.

Eğer küfür edeceksen illa
Direkt gözlerimin içine bakacaksın,
Devam edeceksen ısrarla,
Islak Gürgenin lezzetini tadacaksın.

İşitsem aleyhimde en ufak bir söz,
Edilse şahsıma hafifçe bir küfür,
Çarçabuk atarlanır, palazlanırım,
Krizlere girerim, ağzım köpürür.

Ne yaparsam yapayım,
Sakın bana küfür etme,
"Anlamaz, Farsça edeyim." deme,
Yetmişiki lisandan hiç biriyle...